Annelere sesleniyorum. sana bana herkese. Biz bayan çok bilmişlere, çocuklarının karşısına geçip onlara hakim olma savaşı verirken egosunu tatmin eden anne torpilli insanlara. Bence bu sefer hatalı olan taraf biziz. Açın kulaklarınızı tek çocuklu bir anne olarak kardeş kıskançlığını anlatacağım size. Gayet de tecrübeliyim bu konuda. Çünkü ne kıskanılan çocuktan ne de kıskanan abla yada ağbiden bahsedeceğim ne de kıskançlık krizleri için size tavsiyelerde bulunacağım. Size sesleneceğim sadece, anneliğimle anneliğinize bikaç uyarı fısıldayacağım.
Kardeş kıskançlığında konusunu henüz aktif olarak hayatımda yaşamadım ama bu konudaki duyumlarım beni korkutmuyor değil. 2. çocuğu olsun da bi kardeş krizi yaşanmasın duymadım hiç. Ben henüz yerimde saysam da evli olan arkadaşlarım 2. çocuğa geçiş yaptıkları için onlardan durumun vehametini dinlemekten bi hal oldum. En son duyduğum şiddetli vaka kendi saçlarını yolup "anne kardeşim bana ne yaptı" diye annesinin yanına koşan Selin kız. Kardeşinin yürütecini kırıp tepe takla yere düşürmesini de görünmez kaza olarak sayarsak "Ne çektin be Selin" diyesi geliyor insanın.
Geçenlerde de Vuslat'ların kreş toplantısı vardı. Koca sınıfta ben hariç en az iki çocuklu olan diğerleri bana bi yüklendiler önce. Hadi artık ne bekliyorsun Vuslat'a oyun arkadaşı olur sen de (öğretmencilik oyunlarındaki rolüm) öğrencilikten mezun olursun diye. Derken konu konuyu açtı kardeş kıskançlığına gelindi ve bu büyük dert unutturuverdi onlara beni. Önce bi sevindim ama yaş ilerledikçe kıskançlık şiddeti de artıyormuş söylentileri paçamı tutuşturdu. Seda dedim senden geçti artık kızım sen treni kaçırdın, Vuslat'ın bu haliyle bile baş edemiyorken birde kardeş kıskanan hali de eklenirse halin harap olur. Dünyaya gözünü açmış ne olduğundan bihaber bebeğin sorunlarına biç girmiyorum bile. Yapamazsın sen bırak şu sevdayı dedim kendi kendime.
En etkilendiğim kısıma gelince...
Toplantıda diğer anneler kıskançlıktan dert yakınırken çocuklardan birinin annesi 2 çocuğuyla beraber uzayda yaşıyormuş gibi diğerlerini dinleyip havalı tavırlarla "bizim evde bunlar yaşanmaz benim kzım ve oğlum rüyasında bile birbirlerinin ismini sayıklar" diye son derece forslu bir cümle kurdu. Ve ardından kreşimizin psikoloğu İlknur Hanım'ın başta o anne olmak üzere hepimizi şaşırtan (ben tek çocuklu olmam münasebetiyle konuya pek iştirak etmesem de) diğer annelere sanki ellerini şöyle göğüslerinden aşağı kaydırtarak oh çektiren yanıtı geldi. Tek kelimeli ve oldukça etkiliydi bu cümle "EMİN MİSİNİZ" dedi İlknur Hanım. Bu çocuğun çizdiği aile resminde kardeşinin üzerine çaprı koyduğunu söyledi. Bende bu anneye döndüm ve "en çok sen korkmalısın sizin kardeşin üzerine çizik atılmış, hayattan silinmiş o" dedim.
Allah'ım hepsini anlarımda bu kıskançlığın en kötü boyutu olsa gerek. Kendini ifade etmekten kaçındığı gibi bide durumu olduğundan çok daha farklıymış gibi göstermeye çalışması. Sonra düşüdüm de belki farketmeden anne baba çocuğa nasıl bir duygu yada tavır sorumluluğu yükledi de bu çocuk kendini şöyle rahat rahat neyse o kardeşim gibilerinden gösteremedi. Kıskandığını gönül rahatlığıla ifade edemedi. Belk sevilmemekten korktu çocuk kendince, belki bu duygusundan utandı, belki kendine yakıştıramadı ama çizgilerinden sızıverdi işte hissettikleri. Sen ben olsak kimseye söylemesek bile illaki başederiz sorunumuzla ama onun küçük yüreği kim bilir ne kararlar almıştır kendi hayat yolculuğu adına.
Ha tabiki büyük çocuk küçük çocuğa zarar versin aman ne güzel duygularını ifade ediyor ya bana yeter diyelim demiyorum. Çocuğumuz kendini ifade edebilirse ona nasıl yaklaşacağımızı, bu sorunu çözme konusunda nasıl taktikler geliştirebileceğimiz bulabiliriz diyorum. Onunla sağlıklı ilişkiler kurabilir hangi duygusuna eğileceğimizin sırlarını alabiliriz diyorum.
Henüz başımda olmadığı için çok bilmiş ve büyük cümleler kurmak istemiyorum nihayetinde yaşayan bilir ama sanırım sürekli birlikte olduğumuzu çocuklarımızı iyi tanımıyoruz. Çocuk bu ya hangi hareketimizden hangi mesajı çıkardığı, kendi içinde kendinin bile farkında olmadığı ne kararlar aldığı hiç belli olmuyor. Kıskanmak keşke olmasa ama kıskanabilmek, bunu ifade edebilmek bile ne kadar da önemli aslında. Şimdi geçer dediğimiz önemsemediğim bu duygu yeni bir karakterin temelleri oluyor bence.
Hayatında olmadığı gibi olmaya çalışmak, kendini farklı göstermek, duygularını saklamak, sorunlu ilişkiler kurmak küçünlüğünde yaşadığı bu kıskançlık deneyimiyle başlıyor olamaz mı?
Hele ki herkesin birbirinin düşüncesini suçladığı hayatımızda belki kardeşlik kıskançlığının ifade edilebilmesiyle temellerini atıyordur ben olma savaşımız, olamaz mı?
Bu Yazı: başka bakıyor kıskançlığa. Kıskanamamanın verdiği zararların bazen kıskanarak verilen zararlardan çok daha kalıcı ve önemli olduğunu savunuyor.
0 yorum
Yorum EkleYorumunuz