Doğum... Yüreğinde yeni duygular, bedeninde sancılar, aklında bir dolu bilinmezle beklenen 9 ay. Sonra kaşı gözü kime benzeyecek telaşların. Konusu çocuk olan sohbetlerin, sonra kurduğun hayaller, gelecek planların... İsim arayışı, eş dost tavsiyeleri... Önceden hazır ettiklerin, sürekli yenisi eklenen alınacaklar listen...
Ya gelmeyecekse o bebek... Ya kucağına alamayacağını, ağladığını duyamayacağını, yüzüne bakamayacağını bile bile elinde boş bir çantayla gidiyorsan o hastaneye. Adımların ilerlemiyor o zaman, karnında bebeğiyle seni görenler acını bilmiyor, serum damarlarına kum saati misali aktıkça zaman ilerliyor ve düşen her damlayla ayrılık vakti yaklaşıyor. Girdiğin o kapının gerisinde kalan diğerleri gibi heyecan sarmıyor senin bıraktıklarını. Müjde veremeyeceğini, müjde alamayacağını bile bile en zor bekleyişlerinden birini yaşıyorlar hayatlarının. Bir ayrılığı, bir bitimi ve sonrasında yeni başlayacak olanı bekliyorlar. Doğumun ardından bir bebekten değil bir anneden gelen ağlama sesleriyle yankılanıyor bu defa koridor. Ağlayamayan çocuğuna ağlayan bir anne rolündesin şimdi sen. Anneliğin en zor anında. Senden çıkan o parçanın da senden koca bir parça götürerek, yarınını, düşlerini yanına alarak yok olduğu, kollarını boş yüreğini dopdolu bıraktığı bir hayat sınavında. Göğüslerin doldukça gözlerinde yaş olan, bebeğine koyduğun isimle seslenemeden mezar taşına adını yazdığın bir sınav... Anlattıkça bidaha anlatacağın bir gurur gibi hafızanda saklayacağın bir doğum anın olamayacak senin. Çektiğin o sancı sancıların en keyiflisi, en anlamlısı, en yaşanılası diye tanım bulmayacak senin cümlelerinde. Daha ultrasondayken bile o ne olduğu belirsiz görüntülerden bir bebek resmi çizmeye çalışıp, orası mı eli burası mı pipisi diye bakınırken, o dikdörtgen ekranda bir canla, senden olanla buluşma heyecanı yaşarken, o karman çorman şekilleri bu benim diye sahiplenirken bu defa yüzüne bakmaya cesaret edemiyorsun. Bir hayat duruyor karnında, sen duruyorsun sonra elin hayatın durduğu o yerde, boş gözlerle, öyle ayna karşısında.
Hastaneden çıktığında yine dolup taşıyor evin, yine bırakmıyor sevenlerin. Ama bu değildi ki senin hayalin. Neden herkes sabır cümleleri kuruyor, kimisi hiçbirşey yokmuş gibi yapıyor. Kucağında kocaman bir yalnızlık varken seni en kalabalık bırakmaya çalışmaları hiçbir işe yaramıyor. Gözün odanın kapısında. 'Hoşgeldin bebeğim' yazısı acaba hala asılı duruyor mudur duvarda? Açamadığın, girmeye ihtiyaç duymadığın o kapı gibi kapatabilseydin yüreğini daha az acı çekecektin belki.
Evdeki o odayı boşaltmakla başlıyorsun işe, İçine tüm canını koyduğun küçücük dünyayı dağıtıyorsun. Hayallerini başkalaştırmak, eskisini yok sayıp sıfırlamak zorunda kalıyorsun. Hatta bir süre hayal bile kurmuyorsun, korkuyorsun çünkü tekrar yıkılmaktan, bi yıkığın altından kalkamamışken henüz. O değil de duvardaki çerçevelere bir türlü uzanmıyor elin. O siyah beyaz görüntüler ne kadar anlamlıydı senin için.
İçten içe kıskanıyorsun diğer anneleri, sevmek istemiyorsun senin kendi sütünle besleyemediğin bebekleri, anlayamıyorsun çocuğunu şikayet edenleri. Belki doğsaydı bebeğin senin de şikayet edeceğin uykusuz gecelerin olabilecekti. Oysa sen şimdi de uyuyamıyorsun değil mi, bölünemeyen uykundan şikayet eder gibi. Yastığına sinemeyen o bebek kokusu bütün bedenini sarmış dolaşıyorsun evin içinde.
Bir tarafın öfkeli, bir tarafın terkedilmiş bir tarafın koparılmış... Ne kadar çaresiz duygular varsa bir savaş içindesin hepsiyle. Metanetli olmakla bağıra bağıra ağlamak arasında gelip gidiyor hislerin. "Allah'ım niye onu benden aldın" diye başlarken cümleye "Allah en güzelin yapar, vardır bir hayır" teslimiyetiyle yarım bırakıyorsun öylece.
Zor barışıyorsun evinle, kendinle, karnınla. Ve hala karalamak istiyorsun tüm mavilerin üzerini. Hadi bakalım şimdi yeniden başlaman gerekiyor. Hayat işte, beklemiyor ki seni. Sonbaharın dallarını kupkuru bıraktığı ağacı ilkbahar yemyeşil yapıyor. Ve diyorsun ki "Vakit umutlara yol alma, yeni zorluklar için zırhını takınma, başını gökyüzüne kaldırıp mavilere sarılma" vakti. Zamanla yeni dualara avuç açıp, yeni hayallere salıyorsun yüreğini. O giden mi? O hiç gitmiyor işte. Artık yüreğinde onunla yaşıyorsun günlerini.
Not. Burada yazılanlar bu durumu yaşayan bir yakınımın bana hissettirdiklerilerini yansımasıdır.
Bu Yazı: Bir kadının hayatına girdi. Bu yazı çok ağladı anlatırken ayrılığı. Anne olamadı bu yazı, saramadı kendinden olanı. Bu yazı eli kolu boş öylece kalakaldı.
0 yorum
Yorum EkleYorumunuz