Tüm kafaları, tüm planları, tüm beklentileri karman çorman eden bir 66 aylık süreçten geçtik biz çoğu aile. Ayrıca şu 66 olayında sınıfların ayrılması, müfredat karmaşası, öğretmenlerin bir anaokulu furyasıyla okuma yazma öğretme konusunda karşı karşıya kalması konuşuldu tartışıldı durdu günlerdir. Kimimiz çocuğunu 66'ya kurban etti, kimimiz rapor mapor derken(rapor karmaşasından artık kultulduk çok şükür) duruma direndi, hayata başka bakan bazılarımız erkenden biter işte okulu dedi, kimimiz (benim kreş maceram gibi) evde durmuyordu artık dedi, kimimiz kendince benim çocuğum yeterli iyiki de gönderdim okulda da çok başarılı zaten diye hava atarak muallakta kalıp göndermeyenleri çatlattı.
Ne yalan söyleyim bi acaba dedim memnun olanları duydukça. Benim kızımın nesi vardı dedim neredeyse okumayı öğrendi çocuk okulda da çok başarılı olurdu diye bi düşünmedim değil. Ama şöyle bi elimi başımın arasına alınca yok yok diyorum iyiki sırtına a yı b yi yüklemedim hemen. Hala diline yeni bir şarkı ekleyerek geçiyor günleri, anlayacağınız çocuksu hayatına devam ediyor bizimkisi.
Vuslat okula giden yaşıtlarıyla aynı ortamda olduğunda, arkadaşı başına oturan bir anneyle " bu aaa sesi kızım aaaa! Hayır öyle yazmayacaksın, otur şuraya ödevini bitir sonra oynarsın" didiklemeleri arasında ders yapmaya çalışırken bizim Vuslat gayet rahat. Koltuk tepelerinde, yaramazlık peşinde. Hatta diğerine özenip o da açıyor boyama olan, kesme biçme olan, eşleştirme olan ödevini. Yani biz bir sene daha çaldık hayattan. Çocukluk anılarının arasına hemen okul telaşları sıkıştırmadık. Çünkü ben çocukların Yaratıcı tarafından 6 yaşında okula başlaması doğrultusunda programlandığını düşünüyorum.
Yanlış anlaşılmasın herkesin kararına saygı duyuyorum ve gerçekten de biz anneler babalar için bu karar aşaması zor oldu. Bizim doğrumuz buydu, biz 6 yaşını doldurduğunda okula gitmesini seçtik, çocuğumuzun hayatına böyle bir yön vermeyi uygun gördük. Eli kaleme alışmadan önce ruhu biraz daha hayata alışsın, karakterine bir sene daha çeki düzen verelim dedik. Seneye başlıyor bizim de okul yolu düz gider şarkımız. Neler yaşanır bilinmez. Umarım iyi şeyler olur buradan size yazarım zaten.
Yine elimdeki tek çocuk örneğini göz önüne alırsam Vuslat'ın geçen yılki olaylara tepkisi, bakış açısı çok daha farklı. Kreşte olup bitenler konusunda daha hakim, daha sorgulayan bir yapıda, evdeki sorumuluklarının daha bir bilincinde. Hatta daha önce bahsettiğim "reis kişilik eğilimi özelliği"nin belirginleşmeye başladığı bir dönemdeyiz. Bu konuda öğretmeninden destek alarak bir iş birliği içinde ona katkı sağlamaya çalışıyoruz. Okula gitsetdi kendini ortaya çıkaramadan, karakterini duygularını belirleyemeden 30-40 kişilik sınıflarda gelişimden ziyade bi pasifleşme yaşayabilir miydik diye düşünüyorum.
65 aylık çocuğunu okula göndermeyen bir anne olarak bu yazdıklarım bu durumu savunur ve benim gibi olan diğer anneleri destekler konumdayken o veya bu sebeple çocuğunu okula göndermeyen anneleri biraz ötelemiş gibi olabilir. Mutlaka her çocuk ayrı bir kitap birisi için hoş karşılanmayan bir yöntem diğeri için doğru anahtar olabiliyor bazen. Öyle de böyle de hepimiz ne yapıyorsak ve bu süreçte de ne yaptıysak çocuğumuzu düşündüğümüz, onun için en iyisini yapmak istediğimiz içindi sebebi. Allah hiçbirimizi utandırmasın çocuklarımıza niyetimizin ve onların kalplerinin saflığında bir yaşam nasip etsin inşallah.
Ama şunu da söylemeliyim ki evet çevre önemli, evet çocuk gelişiminde DNAsında kopyalanan karakter tanımı önemli, ama aile en en en önemli. Eğitimin en büyük kaynağı aile. Onları hayata da a'ya b'ye de sevgiyle ilgiyle hazırlayalım. Kuvvetli aile bağlarıyla karakteri kuvvetli, ne istediğini bilen evlatlar yetiştirelim. Kitap gibi okuyalım çocuklarımızı. Onlara iyi tanıyalım ve yaklaşma yollarını bulalım.
Bu yazı: da buldu kendini 66 aylık okula başlama tartışmalarında. Kendince bir fikri var elbet onun da. Bir ışık tutar mı size bilinmez ama gördüklerini, düşündüklerini, hissettiklerini anlattı bu satırlara.
1 yorum
Yorum EkleBenim kzımda 55 aylık okula bi tanıdığı görmeye gittiğimizde kızımın seneye birinci sınıfa gitmesi gerektiğini öğrendim ve beynime kaynar sular döküldü ve göndermeyi düşünmüyorum daha oyun çocuğu onlar büyümeleri için bu acele niye anaokulu deseler anlarım ama birinci sınıfı duymak üzdü beni ben ki uykuyu seven insan bir damla uyku girmiyor gözüme
Yorumunuz