Çocuğa kazandırılacak irade sahibi olma edinimi çocuğun yaşamda kendi tanımlarıyla varolması adına büyük önem taşımaktadır.
Çocuğun el kol göz koordinasyonunun gelişmesine çabalıyor, mikroplara karşı bağışıklık sisteminin gelişmesini nasıl istiyorsak karşılaştığı olaylar karşısında davranış şekilleri geliştirmesine, bizim gölgemizden kurtulup kendi olabilmesine de olanak tanımalıyız. Ne kadar yanında olabiliriz ki yavruların. Onun için ancak dizi kanayarak öğrenebilecek yüreğini korumayı. Bizde çocuklarımız henüz dizlerimizin dibindeyken yaşamayı öğrenme fırsatı verelim onlara.
Bakın ne diyor Adem Güneş:
Siz çocuğun iradesi olursanız, çocuğun hayatından gittiğinizde çocuk yaşamın geri kalan kısmını kaliteli, onurlu, kişilikli şekilde devam edebilme riskini yaşayacaktır. Bu konuda şöyle de bir farkındalıktan bahsetti: "Çocuğunu kendine bağımlı yapmaya çalışan ebeveynlerde çocuğunun kendine bağımlı olmasına bağımlılık, bundan haz alma, kendini bu şekilde değerli hissetme duygusu vardır".
Siz hiç böyle düşünmüş müydünüz? Ben kızımı memeden kestiğimde benden daha uzak, daha bağımsız, daha ayrı olmaya başladığını gördüğümdeki burukluğumu hatırladım. Hiç farketmeden onun bana bağımlı olmasına bağımlı oluvermişim meğerse.
Aslında bu konuda endişe etmemize gerek yok. Çocuklar doğal olarak bağlıdır zaten ebeveynlerine. Dünyanın bir ucuna bile gitse anne bababsı olarak sizi özleyecek, isteyecek, sorulduğunda sizin adınızı söyleyecek. Ekstra bir çabaya gerek yok. Fakat biz bizden kopacak kaygısıyla çocuğu daha çok bağımlı hale getiriyoruz. Çocuk zaten anne babaya bağlı önemli olan bu durumu kendimizde bağımlılığa çevirmemektir.
Çocuğun kendi iradesini kendisi kullanabilmesine, kendisi olabilmesine izin verilmelidir. Çünkü kendisi olabildiği kadar mizacının özellikerini ortaya çıkarabilir. Bunu ortaya çıkarabilmek için de iradesini büyüklerine teslim etmemiş olması lazım. diyor ve yine oğluyla ilgili bir anısını örnekliyor
.
(Adem Güneş'in bir anısı) Parkta oynarken oğlum düştü. Tehlikeli bir durum olmadığını anlayınca o anı ben bir fırsat olarak gördüm. Çünkü böyle bir anı her zaman yakalamak mümkün olmuyor. Kalkması için kendi gücünü, kendi dinamiklerini kullanması lazım dedim. Sonra oğlumun düştüğünü ve (onun bakış açısıyla) benim ilgilenmediğimi gören bir bayan oğlumu yerden kaldırdı, üstünü başını çırptı ve bunlarda anne baba olacak der gibi bana baktı. Fakat o anda çocuğun iradesini kullanma gücünü elinden aldığının farkında bile değildi. O kalkış oğlumun zaferi olacaktı ama bayan tarafından onun bu zafer çalınmış oldu. Çocuğun iradesini kullanamamasına çok sevmek, ilgisizlik yada şiddet gibi davranış şekilleri etken oluyor. Çocuk iradesini kullanabilmesi içn özgür olabilmesi ben bu davranışı sergilediğimde zarar göreceğim endişesi taşımaması lazım.
Ahh şu mahalle baskısı. Malesef çoğu zaman sana kalmıyor ki o çocuk sevgili Adem Güneş. Sen bıraksan konu komşu bırakır mı, sokaktaki amca höyt deyivermez mi, öğretmeni neyi neden yaptığını sorgulamadan eksisiydi cezasıydı ne silah varsa elinde kullanmaz mı? Yeri geliyor kocaman bireyken düşünceni bile ifade edemediğin yerler ve kişiler oluyor hayatta.
Ve çocuğa yaklaşımdaki dengeye geliyor konu:
Çocuğun kişiliği oturabilmesi için ebeveynle kurduğu ilişki dengeli olmak zorunda. Ebeveynler çok farkında olmayabilirler fakat çocuğun minikliği, tatlılığı, sevimliliği onun istemediği şekilde bizim ona muamele etmemize sebep olabiliyor. Mesela bir dede düşünün. Torununu seviyor ve onu öpmek için yatırıyor, çocuğun üstüne çıkıyor, kollarını bacaklarını tutuyor, elini, yüzünü, pipisini, poposunu öpüyor. Çocuk o anda çıprınıyor hoşuna gitmiyor bu tavır. Fakat yetişkin o anda kendi merkezli olarak düşündüğünden dolayı çocuğun hislerine çok odaklanamıyor.
Bir örnek daha; çocuğu alıp yukarı doğru atar kimi yetişkinler. Kendince bunu bir keyiflenme aracı olarak görür. Fakat atışın kuvvetiyle çocuk irkilir. Aslında onun için iyi bir tecrübe olmaz bu durum. İşte bu şekildeki davranışlarla çocukla ilişkide denge tutturulamaz. Bakış açımız çocuktan yetişkine doğru olmalı yada çocuğun gözünden yaşama baktığımız zaman denge tutturulur.
Anladığım şu ki çocuklar da bir birey. Ve onlar da saygı, ilgi, sevgi ve değer bekliyor biz ebeveynlerden. Hani deriz ya biz "daha küçük" diye. Çocuklar yaşları gereği her davranış şeklimizi yorumlayamayabilir. Fakat gözardı ettiğim bir durum var ki cümlellere dökemeseler, dilleriyle ifade edemeseler bile içleri bilir neyin ne olduğunu ve kafasında bizim resmimiz hayata bakış resimleri şekillenmeye başlar zamanla. Sadece onlarla kendi kelime hazneleri, algı düzeyleri doğrultusunda anlayabilecekleri dilde ve samimi iletişime girersek iki taraf için de daha sağlıklı ilişkiler kurabiliriz.
"Anne baba olmak yol açmaktır yol olmak değil." sloganıyla satırlarımı sonlandırıyorum.
Benim yazılı olarak aktarmaya çalıştığım bu programın videosunu http://www.dogancuceloglu.net/tvprogrami/188-adem-gunes den yani asıl kaynağından ve işin gerçek uzmanlarından izleyebilirsiniz.
0 yorum
Yorum EkleYorumunuz