14 yıl önce Yıldızlı Atlas isminde bir çocuk kitabım vardı. Çocuk kitabı dediysem çocuk bakışlı bir kitap... Çocuk saflığında düşünen, içine fitne fecir karıştırmadan yaşama bakan, büyük beyinlerde kirlenmemiş, kocaman insanların ayaklarının altında ezilmemiş en yüce duygular...
Üniversite için başka şehre giderken yanıma aldığım başucu kitaplarımdan biri oldu o benim için. Bigün kitabım kadar masum olamayan, yaşı artık parmaklarına sığmayan, burnunun ortasına konan kelebeği uçuran, beyni hesap kitap gürültüleri arasında sıkışan bir yetişkin tarafından ödünç alındı ve bidaha da gelmedi benim koca yürekli, küçük, minicik Yıldızlı Atlas'ım. En sevdiğim arkadaşımdan ayrılmanın verdiği hüzünden daha az değildi kalbimin acısı. Uçurtmam tellere takılmış, topum arabanın altında kalmış, elma şekerim bitmiş, Heidi'yi izlerken elektrik kesilivermiş gibiydi hissettiklerim. Bir çocuk ruhunun yaşayabileceği en büyük yaraları düşünün işte siz. Bir yetişkin görünümünün arasında ısrarla yaşatmaya çalıştığım çocuksu duygularımın nefesi gibiydi o kitap benim için. En kötüsü yeni baskıları olmadığından bidaha bulma, alma şansım da olmadı. Derken geçen gün eşimin ofisinde bulmayım mı çocukluk dostumu! Allah'ımın yüreğimin en çocuksu yerine hediyesi diye düşünüyorum bu mucizeyi. Hayatımdan yitirdiğim çocukluk masumiyeti için çocuksu yanımla ettiğim duanın Allah tarafından kabulüydü yaşadığım belki de.
Kocaman adamların çalıştığı bir ofiste bilgisayarlar arasına sıkışmış bir çocuk kitabı... Başka bir açıklaması olabilir mi bunun?
Hayat işte Ankara'da sahip olup Isparta'da kaybettiğin kitabından Istanbu'da hiç beklemediğin anda ve yerde birdaha bulmak... Adıyla müsemma olsa gerek. Boşa Yıldızlı Atlas dememişler demek ki.
Onun o çocuksu ruhuna sığınıyor, duygularımı yıkıyorum her bir sayfasında. Yıldızlı Atlas'ımın yazarı sevgili Burhan Eren unutur muyum seni de. Eline, yüreğine, emeğine sağlık. Teşekkür ederim hayatıma bu duyguları, bu yanı, bu masumiyeti kattığın için. Hayata böyle bakmaya öylesine ihtiyacım var ve iöylesine htiyacımız var ki...
Canım Yıldızlı Atlas'ım senin gibi olmaya, öğrettiğin cümlelerden kurmaya, seninle senin dilinde konuşmaya çalıştım. Benzemiş miyim sana? Ettiysem bi büyüklük, nolur affola. Umarım mutlu edebilmişimdir seni. Dilerim yazdıklarım harf harf tebessüm katsın satırlarına ve kocaman kahkaha sesleri gelsin sayfaların her açıldığında.
Bir kızım var şimdi benim tam senin yaşında. Senden uzak günlerimde o girdi hayatıma. Senin gibi bakıyor, senin gibi kokuyor, senin gibi gülüyor o da. En çok benim ihtiyacım olsa da sana en iyi birbirinize yakışsınız siz aslında. En sevdiğimi, en sevdiğim için saklıyorum şimdi yastığımın altında. İyi bakın birbirinize, sımkısı tutunun sevinçlerinize, takılmayın sakın elektrik tellerine. Akşam ezanı okunduğunda eve girin olur mu, camlara top atmayın, terliyken soğuk su içmeyin ve biz yetişkinlerin ruhundan hiç geçmeyin, büyümek bulaşmasın hayatınıza.
Sen bu yazdıklarımı ya hiç anlamayacak, yada çok saçma bulacaksın. Hatta belki ya ilgini çekip hiç bakmayacak yada okuduğun için harcadığın zamana kızacaksın. Ama ben arkadaşıma, dostuma en büyük, en özel, en derinlerimden bir hediye verdiğim için tarifsiz mutluluklarla dolucam. Biraz gözyaşı, biraz tebessüm, biraz anılar da olacak içinde. Bak Yıldızlı Atlas'tan minik bir bölüm var aşağıda. Okumak ister misin sende?
DOSTLUKLAR İÇİN YİRMİALTI CÜMLE
Yüz yüze dostluklar vardır.
Güneşle ayçiçeğinin dostluğu, böyle bir dostluktur mesela. Ayçiçeği sabahtan akşama kadar hiç ayıramaz yüzünü güneşten.
Uzak dostluklar vardır.
Denizlerin ortasındaki bir adayla, dağların arasındaki bir göl, birbirlerinin uzak dostudurlar. Dostluklarını gündüz kuşlarla, gece yıldızlarla iletirler birbirlerine.
Sessiz dostluklar vardır.
Dilsiz bir adamın elleriyle, dilsiz başka bir adamın elleri arasında sessiz bir dostluk oluşur. Herşeyden konuşur sessizce bu eller.
Zorunlu dostluklar vardır.
Pazarla pazartesinin dostluğu gibi. Pazar ağır bir gündür, pazartesi hızlı bir gün. Ayak uyduramazlar birbirlerine. Ama dost olmak, yan yana durmak zorundadırlar.
Uzun dostluklar vardır.
İkindi güneşinin altında uzayan gölgeler birbirlerine kavuşurlar ve uzun boylu bir dostluk oluşur aralarında.
Günün birinde ölen dostluklar vardır.
Kanuni Süleyman'la İbrahim Paşa'nın yıılar süren dostluğu, bir gün bıçakla kesilir gibi kesilivermiştir ortasından.Hatta sonra Kanuni Süleyman ölmesini ister İbrahim Paşa'nın. Ve hatta yerine getirilir bu isteği, Kanuni Süleyman'ın.
Vakitsiz dostluklar vardır.
Bir peçete, bir kağıt mendil vakitsizce dostu oluverir gözlerinizin...
Zaten varsa dostluklar vardır sadece.
Ekmek gibi, su gibi tanıdık geliyorsa sizi biri, o sizin dostunuzdur.
Bakımsız dostluklar vardır birde.
Ama n'olur olmasın bakımsız dostluklar.
Bu yazı: harflerine, hecelerine, sözcüklerine, satırlarına, sayfalarına ve yazarına bir vefa. Bu yazı benden Yıldızlı Atlas'a bir hatıra. Dilerim bu yazı seninde yüreğine dokunsun, hem de en çocuksu yanına.
2 yorum
Yorum EkleBu metni ne zaman yazdınız, ne zaman yayınladınız bilmiyorum; ben az önce bir vesile ile gezerken rastladım ve okudum. Yıldızlı Atlas ın sizde, kalbinizde böyle yankılanmasına sevindim. Şimdi çok uzağında da olsam; Yıldızlı Atlas benim de dostum olan kita
tesadüfen internette gezinirken bu kitaba rastladım içeriğini okudum ,okuyanların yorumlarını okudum ve bi hevesle almak istedim ama bir de baktım ki basımı tükenmiş :(( bu kitabı okuyanların geneli böle yorumlarda bulunmuş fakat sizin yazınızı okuyunca bi tuhaf oldum o yüzden yazma gereksinimi duydum eğer bi yerde terkedilmiş bi şekilde bu kitaba rastlarsanız tekrar benim için onu da alın.. inşallah ben de bulurum bi yerlerde yıldızlı atlası :)
Yorumunuz