Bugün biraz yağmur atıştırıyor İstanbul'un sokaklarından birinde. Bir evin camı damlalarla doluyor. İki kadın pencerenin buğusundan dışarıyı seyrediyor biri sabahtan beri diline dolanan şarkıyı mırıldanıyor, diğeri derin bir ahh çekiyor yeniden silmek zorunda kalacağı camları için. Çatının kepenklerine yağmurdan kaçan bir kuş saklanmış. Annesinin elinden kurtulan bir çocuk koşuyor birikmiş su birikintisine doğru. Zıpladıkça sular fışkırıyor etrafa, kirleniyor sırıl sıklam oluyor çocuğun üstü başı. Anne kurallarındandır yağmurda ıslanan çocuğuna kızmak. İtiraf edemese de kıskanıyor içten içe hoplayabildiği için çocuğu suda özgürce, ıslandığı için kuralsızca, kendi olabildiği için, ıslanan kıyafetleriyle ona bakan, kınayan gözlerden sıyrıldığı için, yağmuru yaşayabildiği için doyasıya.
Bugün bir gelin arabası geçiyordur istanbul'un başka bir sokağında. Belki başka başka şehirlerin sokaklarında da... Önünde evleniyoruz arkasında mutluyuz yazıyordur sıradışı olmasın denildiyse eğer. Tahtını yapan anne bahtı için dua ediyor kızının ardından yaşlı gözlerle. Bir imza atılıyordur büyük koca ciltli kalın deftere. Bu insanla varım artık diyor, ona evet. Acılarına, kahkahalarına, yaşanacak yarınlara, yatağın yarısına, ortadan sıkmamak şartıyla aynı macunu kullanmaya... Baba kırmızı kuşağını bağladığı kızının bağlarının kopup gittiği hissiyle boğuşuyordur kendi kendine.
Bir hastanenin yeni doğan ünitesi bebek çığlıklarıyla inliyordur. Volta atan baba adayları, sürekli çalan telefonlar, doğumhanenin açılan kapısıyla çıkan doktora kilitlenen gözler, hemşirelerin elindeki kimin olduğu bilinmeyen içinde atan küçük bir kalbin olduğu kesecikler... Ve ardından kaşı annesi, gözü babası tartışmaları... Bir kadın memesine yapışan o minik parçayla anneliğin zirvesine çıkıyor o çekilmez doğum sancıları sancıların en güzeli, en kutlusu, en yaşanılası olarak anılara karışıyordur.
Yeni dostluklar, yeni doğumlar, yeni merhabalar gibi yeni bir blog daha katılıyor diğerlerinin arasına bu günde. Yaşadığım annelikten yediğim kazıklara, hatalarımdan öğretilerime anlatacaklarım var. Bir hayat hikayesi emanet ediyorum satırlara adı Seda olan. Belki yaşadığım çok şey var senden farklı, belki benimkiler ne ki seninkinin yanında, belki çok olgun belki çok toyum, belki anlatmaya belki dinlemeye ihtiyacım var. Lazım insan insana. Bende bir dolu cümle birikti sen yokken hayatımda buradayım ben istersen uğra bana. Benim yaşadığım senin yaşadığının aynısı belki, belki başka şehirde başka bir evde aynı dramada aynı rolü oynadık seninle. işte belki de tam buradan tutunuruz birbirimize.
Bu Yazı: Hayatın her sokağında dolaştı ve umut dolup geldi sana. Buyur edecek misin yüreğine?
0 yorum
Yorum EkleYorumunuz